Unutma! Farkında Olduğun Kadar Güçlüsün – 6 Ders Çalışmayı İstemeden Başarı Olmaz
Her insan bir işe koyulduğunda sonuç olarak o işte başarılı olmak ister. Bu yadsınamaz bir gerçekliktir. Ancak başarmayı istemekle başarmak aynı şey değildir. İkisinin arasında, ikisini birbirine bağlayan bir süreç vardır ki o da ‘nasıl’ sorusunun cevabında gizlidir.
Söylemek istediğimizi somut bir düzleme taşıyacak olursak şu şekilde ifade edebiliriz. Bir üniversitenin bir fakültesinin/yüksekokulunun ya da bir meslek yüksekokulunun kayıtlı öğrencisisiniz. Doğal olarak bölümünüzün müfredatında yer alan dersleri almak, geçmek ve hedeflediğimiz diplomayı almak istiyorsunuz. Burada şifre kavram, ilgili derslerden geçmek/başarılı sayılmaktır.
Peki, bu geçmek/başarılı sayılmak nasıl olacaktır? Tek başına derslere devam etmek, gerekli fakat yeterli ol/a/mayacağından, istediğiniz sonuca ulaşabilmek için derse girme dışında, derse nasıl çalışılacağını diğer bir deyişle ders çalışma tekniklerini de bilmeniz gerekmektedir. Çok az da olsa bazı öğrenciler ortaokul ve liseden edindikleri ders çalışma tekniklerini üniversite yaşamında da derinleştirerek sürdürür ve hedeflerine kolaylıkla ulaşırlar. Maalesef birçok öğrenci bu konuda gerekli donanımdan yoksundur. Bu yoksunluk, öğrencinin kendisini, çoğunluk öğrencinin eğilimi olan sınav haftalarından (Vize-Final) önce çalışmaya/yoğunlaşmaya iter ki, bu şekilde bir çalışma (?!) belki dersten geçmeye yeter ancak nitelikli bir öğrenmeyi sağlamadığı tartışmasız bir gerçekliktir.
Hele bir de üniversitede yapılan dersin akademik/entelektüel[1] boyutu hesaba katıldığında, bunlar ihmal edilerek sadece sınavlar öncesi yoğunlaşmayla alınacak geçer notu başarı için yeterli görmek/saymak (maalesef bugün durum budur) görünüşte değil ama gerçekte büyük bir yanılgıdır. Zira not olarak dersten geçilmişse de bu yöntemle dersin içeriğinin hakkıyla özümsenmesinin mümkün ol/a/mayacağı ortadadır.
Bu durumda yapmamız gereken öğrencilerimize hem dersten yüksek notlarla geçmelerini hem de dersin akademik/entelektüel boyutlarını özümsemelerini sağlayacak ders çalışma tekniklerini göstermek, öğretmek ve uygulamalarını sağlamaktır.
Ders çalışma tekniklerini özetlemeden önce üzerinde uzlaşmamız gereken bir nokta vardır ki bu nokta olmazsa olmazımızdır. O da öğrencinin bu teknikleri öğrenme isteği, arzusudur. Böyle bir isteği, arzusu olmayan bir öğrenciye bırakın ders çalışma tekniklerini, herhangi bir şeyi öğretmek dahi mümkün değildir, velev ki öğretici çok yetkin ve yeterli olsun.[2] ‘Gönülsüz yenen (istenmeyen) aş, ya karın ağrıtır ya baş’[3] şeklindeki atasözümüz bu durum için yeterince açıklayıcıdır.
Bu şartlarda ders çalışma teknikleri konusunda bilgilere geçmeden evvel siz değerli öğrencilerimizi bir sorgulama yapmaya ve şu soruyu kendinize sormaya davet etmek zorunlu olmuştur: “Ben nitelikli bir üniversite mezunu olmak için bölümümün derslerine bilimsel teknikler çerçevesinde çalışmalı mıyım?”
Cevabınız evetse, ders çalışma tekniklerini ele alacağımız bir sonraki yazımızda buluşalım. Unutma! Farkında olduğun kadar güçlüsün.
[1] Türk Dil Kurumu entelektüel kelimesini oldukça yavan ‘aydın’, ‘fikir sorunlarıyla ilgili’ kimse şeklinde açıklamıştır. Bakınız TDK, Sözlük, Entelektüel kelimesi, https://sozluk.gov.tr/, Erişim Tarihi:19.10.2022; Bizim entelektüel kelimesiyle vurgulamak istediğimiz daha derinlikli bir kavramdır. Şu şekilde açıklanabilir: “Sadece edindiği bilgilerle zihinsel bir aydınlanmaya kavuşmanın ötesinde bilgi tükettiği gibi, çokça bilgi ve görüş üretebilen, bunları insanların yararına olmak üzere yaygınlaştırabilen, düşünsel faaliyet sürecinde görüşlerine ters düşen değerleri, kaynağı ne olursa olsun, korkusuzca sorgulayabilen, bilgiyi zihinsel işlemlerde kullanabilme yetisi yüksek kimselerdir.” Bakınız Ahmet Karadağ, Seyfettin Aslan, 2013, Entelektüel Özerklik Ve Sivil Toplum, C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 14, Sayı 1, s.189-190 (185-198), https://www.acarindex.com/dosyalar/makale/acarindex-1423875006.pdf, Erişim Tarihi: 19.10.2022
[2] Bu durumun diğer bir adı da motivasyondur. Motivasyonun önemi konusunda Prof. Dr. Acar Baltaş’ın “”Çalışmak İçimden Gelmiyor…” başlıklı yazısını öneririm. Acar Baltaş, “Çalışmak İçimden Gelmiyor…”, Baltaş Grubu, İnsan ve Değişim, https://www.baltasgrubu.com/secilmis-yazilar/calismak-icimden-gelmiyor.html, Erişim Tarihi:20.10.2022
[3] Bu atasözünün anlamı ‘İsteksiz yenilen yemek, nasıl insana dokunursa, istenmeyerek yapılan iş de öylece kötü sonuç verir.’ şeklindedir. Ömer Asım Aksoy, 1988, Atasözleri Sözlüğü I, İnkılap Yayınevi, İstanbul, s. 291