Unutma! Farkında Olduğun Kadar Güçlüsün – 2 Üniversite Neye Yarar
Tebrik ederim, sen artık üniversitelisin. Üniversitenin anlamı konusunda ne kadar bilgilisin bilmiyorum ama muhtemelen üniversite sınavını kazanmakla büyük bir zafer kazandığını düşünüyorsundur. Ölüm-kalım savaşıymış gibi sunulan bir sınav sistemi ve bunun uğruna verilen onca çaba göz önüne alındığında hiç de haksız sayılmazsın. Bir üniversiteye yerleştirildiğin bilgisini gördüğünde, maraton kazanmış bir atlet gibi sevinmeni, emeklerinin karşılığını almanın mutluluğunu, aile bireylerini sevindirmenin hazzını, akranlarına kendini ispat etmenin tatlı gururunu yaşamanı çok iyi anlıyorum.
Bunları anlıyorum anlamasına da, üniversitenin ne anlama geldiği, sana neler katması ve senin bu süreci nasıl değerlendirmen, neler yapman gerektiği konularında yeterince bilgi sahibi olduğunu düşünmüyorum. Açık yüreklilikle, hiç hazır değilsin desem, kızar mısın bana? Zaten bu yazının yazılmasının nedeni de budur. Seni, henüz işin başındayken uyarmak, bu konularda farkındalığını oluşturup, geliştirmek ve hazırlamak. Yoksa desti kırıldıktan sonra atılacak tokattan geriye kalan, yüzde bıraktığı acı ve kötü bir hatıradan başka nedir ki…
Bir kere şunu baştan kabul etmelisin, yarınlarda bulunmayı istediğin yeri bugünlerde yapacakların belirleyecektir. Diğer bir söyleyişle bugün yaptıkların yarınki konumunu tayin edecektir. Bu konumun, bir kariyer noktasından daha öte bir hedef olduğunu söylememe herhalde gerek yok. Şayet bugünlerde yapman gerekenleri şu veya bu nedenle yapmazsan, ihmal edersen, yarınlarda olacağın yerin arzuladığın yer olmayacağını söylemem de bir kehanet değil, âcizane senin gözünü, daha doğrusu gönlünü açmaya yönelik bir tutumdur.
Ön lisans veya lisans fark etmez, okuduğun bölümde bir ders programına tabi olacaksın. Tanımlanmış bu derslerden geçerek, diploma adı verilen resmi bir belgeye sahip olman hiç şüphesiz bu alanda görece bir yetkinliğe eriştiğinin kanıtı olacaktır. Ancak tek başına diplomanın artık geçer akçe olmadığını özümsemelisin ve ders harici zamanlarını, eksik olduğun yetkinliklerin nelerse, onların telafisine ayırmalısın. Yok, benim önümde daha çok zaman var diyorsan, bil ki, sen kaybeden olacaksın. Niye mi? Zamanında yapılması gerekenleri sallamanın sonuçları ahlardan ve keşkelerden başka bir şey değildir de ondan.
Bir de üniversite öğrenimini sadece meslek bilgisinin edinildiği süreç olarak görüyorsan, doğru olmakla birlikte, eksik bir değerlendirme yaptığını hatırlatmalıyım. Bir mesleğin teknik bilgisine sahip olmak kadar, yer yer ondan da ileride, “İyi İnsan” olmanın bilgisine ve hatta pratiklerine de sahip olmalısın. Muhakkak ki bu konuda boş değilsin, ailenden ve önceki eğitim-öğretim süreçlerinden getirdiklerin var. Fakat bunları üniversite sürecinde daha da zenginleştirmelisin. Elinde olmayan, engellenemeyen bedensel/maddi değişimini yeterli gelişme olarak görme hastalığına düşmeden ruhsal/manevi yönünü zenginleştirmelisin. Bunun için de çok yönlü bir varlık olarak “insan”ı, yani kendini keşfetme yolculuğuna bir an önce çıkmalısın. Elinde bir ayna olmalı, her baktığında eksikliklerini görmeli ve bunları düzeltmenin uğraşını vermelisin. “Ayna ayna, söyle bana, benden güzel var mı?” yaklaşımı kadar “Aynalara küskünüm” yaklaşımının, seni yolundan çevirmeye dönük tuzaklar olduğunu da, yeri gelmişken söylemeliyim.
Sen burada ne yapıyorsun, burada ne işin var, diyesim geliyor. Hadi diyeyim, sen burada ne yapıyorsun? Diploma için diyenlerin kurumsal güçleri ve yoğun tekrarları, doğru cevabı verdiğine dair seni de ikna etmiş gibiler. Cüretimi bağışla, ancak söylediğime lütfen kulak kabart, bu cevap eksik. Sen, sadece diploma almakla kendini mutlu sayacak bir varlık değilsin, olamazsın, olmamalısın. Çünkü diploma, hukuki değeri olsa da, senin, “insan”ların gözündeki değerini tayinde tek başına belirleyici bir araç değildir. O zaman, burada ne yaptığın veya ne işin olduğu sorusu havada mı kalacak? Yok yok, kalmayacak, aslında bu sorunun cevabı bir başka sorunun cevabında gizli gibi. O soru mu? Tarihin en zor sorularından biri olduğuna hiç şüphe yok. Söyleyeyim mi? Tamam, şimdi söylüyorum, ama bu sorunun hep zihnini ve gönlünü meşgul edeceğini de biliyorum. Varsın etsin, üniversite dediğin yer, tam da buna yaramalı. Nereden geliyorsun, nereye gidiyorsun?[1] Haydi sana kolay gelsin.
[1] Bu sorunun meşhur Yunanlı filozof Sokrates’e ait olduğu ve daha geniş halinin “Dur söyle! Nereden geliyorsun, nereye gidiyorsun, ne düşünüyorsun?” şeklinde olduğu söylenir.