Namlusunu Millete Çeviren Tank
Bu köşenin müdavimleri hatırlayacaklardır. Kocatepe Gazetesinin 12 Temmuz 2016 tarihli nüshasında “Hanzala Bize Ne Zaman Yüzünü Dönecek?” başlıklı yazım şöyle sonlanıyordu:
Hanzala’nın yüzünün neye benzediğini bayram harçlıklarıyla aldıkları oyuncaklarını Filistinli kardeşlerine gönderen çocuklara sorun.
Filistin gibi coğrafyalarla dertlenenlere sorun.
Mesala Muhammed Furkan Doğan’a.
19 yaşında Mavi Marmara gemisinde şehit edilen Furkan’a.
Otoriteden izin alınmalıydı diye zırvalayanlara inat.
Gönül coğrafyası sınır tanımayan yiğitlere.
Allah’dan (CC) daha büyük otorite tanımayanlara, dönmüştür yüzünü Hanzala.
Yüzünü dönmekle kalmamış, tebessüm bile etmiştir onlara.
Sadece onlara.
Dön bize yüzünü Hanzala…
Yazıda “otoriteden izin alınmalıydı diye zırvalayan” olarak tanımlanan kişi, büyük Türk milletine yazım yayınlandıktan üç gün sonra, yani 15 Temmuz 2016 Cuma gecesi cehennemi yaşatmaya kalkışan Haşhaşilerin piri, çağın Hasan Sabbahıydı.
Bu gün FETÖ olarak adlandırılan organizasyonu, yaşattıkları cemaat taassubu noktasında yirmi yıldır eleştiriyorum. O günden bu güne rahatlıkla ifade edebilirim ki, onların yıllardır bir tek felsefesi oldu: “Biz ve diğerleri.”
Onların elleri; kutsal vatan topraklarına daima göz dikmiş olan Papa ile birleşti, dünyayı ateşe atmaktan geri durmayan Siyonistlerle musaffa etti ama kendilerinden olmadığını varsaydıkları herhangi bir din kardeşinden bir kuru tebessümü bile esirgediler. Diyalog naraları attıkları dönemlerde bile daima ötekileştirme eylemleri sergilediler.
Herkesi ve her şeyi kullandılar. Çağımızın Hassan Sabbahının ağzından geçmişte şefaat yetkilerini kullanacakları isimleri işittiğimizde de ne yalan söyleyelim şaşkınlık yaşamadık. Çünkü bu ruh hastalarını yeterince tanıyacak kadar hayal kırıklığını malesef heybemizde biriktirmiştik.
21. yüzyılda; uşaklık ettikleri dünya emperyalizminin efendilerinden aldıkları talimatla kahraman ordumuzu töhmet altında bırakmaya yönelik terörist bir kalkışmaya cür’et ettiler.
Bu güne gelindiğinde FETÖ terörislerinin eliyle tüm dünyaya rezil edilmeye çalışılan büyük Türk milleti; çoğunlukta olan namuslu askeriyle, kahraman polisiyle ama her şeyden önemlisi de kendi gösterdiği destansı refleksiyle tarih yazmıştır.
Yaşanan alçakça kalkışmaya televizyonlar eliyle tanıklık ettiğimiz ilk zaman diliminde yanımda bulunan çocuklarıma dönüp, tarihe tanıklık ettiklerini dillendirdiğimi hatırlıyorum. Sonrasında zaten eşim ile birlikte feraset sahibi her Türk vatandaşı gibi Sayın Cumhurbaşkanının yönlendirmesiyle birlikte meydanlardaydık: Samsun Cumhuriyet Meydanında.
Neden meydanlardaydık? O gece de sosyal medyadan paylaştım, tarihe not düşme adına bu satırlara da konu edeyim:
Çünkü biz “Namlusunu Milletine Çeviren Tanka Selam Durmam” diyen yiğit ve şehit bir adamın arkadaşları ve kardeşleriyiz. O terbiye ile yetişmiş ve bu vatanı karşılıksız sevmeye alıştırılmıştık.
Bu yazı, vatan hainlerine karşı bir başkaldırı yazısıdır.
Gerçekte bu yazıyı, adları artık hepimizin malumu kahramanlar yazmıştır.
Büyük Türk milletinin asil evlatları.
Onların tümünü temsilen o kahramanların birisinden bahsederek noktalayalım hasbıhalimizi.
Kahraman mı görmek istiyorsunuz?
Mehmetçik mi görmek istiyorsunuz?
Türk askerini tanımak mı istiyorsunuz?
İşte size FETÖ’cü kahpe cuntacıyı alnının tam ortasından vurup tarihe kırk düğüm atan bir aslan:
Ömer Halisdemir…
Ruhu ve cümlesinin ruhu için el-Fatiha…
(*) “Namlusunu Millete Çeviren Tank” başlıklı yazı ilk kez 22 Temmuz 2016 tarihinde Kocatepe Gazetesinde yayınlanmıştır.