728 x 90

Mülkiyetsiz Mülkiyeli

Mülkiyetsiz Mülkiyeli

Mülkiyetsiz Mülkiyeli

Medeniyet merkezli bir bakış açısını hayata geçirmeye çalışan, şehirlerin uygarlık bilincini ortaya koyan bir mütefekkir ve medeniyet işçisi.
Dünyevi olan her şeyi elinin tersiyle iten bir bilge adam.
Düşünür ve sanatçı, bir nevi ahlak anıtı.
Hakikatin sesi olan bir aydın.
Sadece bu çağın değil bütün çağların çocuğu.
Gerektiğinde bir sineği özgürleştirmek için dahi çileye talip olan merhamet ehli.
Hemen anlaşılmak için yazmayan, topluma bu anlamda avans veren bir mütefekkir.
Bıkıp usanmadan sergilediği ve birçoğumuzun yadırgadığı anlamlı sessizliği ile bizim
gürültümüzü her daim bastıran sabır taşı.
Parmaklarından süt içirmeye çağırdıklarına dâhil olmak için can attığım bilge.
Kim?
Elbette ki Sezai Karakoç.
Onu tanımlamak için kullandığım ifadeler birçoğunuzca yeterli bulunmayabilir.
Tanıyanlar bunu benim kabiliyetsizliğime versinler.
Ve iyisi mi siz onu, okumak için tam bir yılımı verdiğim eserlerinden tanımaya çalışın.
Dirilişin özüne varıp da dirilin.
Gençler; özellikle onlar, başucu kaynak yapmalılar Sezai beyin eserlerini.
Çünkü o gençlerden çok ümitlidir. Öyle ki zihninde ideal genç prototipini Taha’nın
şahsında ortaya koymuştur. Taha, farkındalık vasfına sahiptir. Kendine sorular soran biridir o,
sorgulayan bir zihindir. Tabiatın modernist kaygılarla biçimlendirilmesine karşıdır.
Köksüzlüğe, sabırsızlığa, rol yapıcılığa karşıdır Taha! Tahminim odur ki en çok da bu
nedenden dolayı sever Taha’yı Sezai Bey.
Sezai Karakoç’un bu toplumda neye karşılık geldiği ile ilgili gerçekleştirilmesi
gereken çalışmalara muhtacız. Susuzluğumuzu giderecek pınar oradadır. Eminim.
Bilenler bilir, başlığa konu olan “Mülkiyetsiz Mülkiyeli” ifadesi, Ece Ayhan
tarafından bu günlerde 80. yaşını idrak ettiğimiz üstadı, Sezai Karakoç’u tanımlamak için
kullanılmıştır.