Maliye Yazıları – 2 Mali Bilinç/lenme ve Birey
Türk Dil Kurumu (TDK) ‘bilinç’ kelimesini “İnsanın kendisini ve çevresini tanıma yeteneği”, “Algı ve bilgilerin zihinde duru ve aydınlık olarak izlenme süreci”[1] şeklinde açıklamaktadır. Bu bilgiler göstermektedir ki bilinçli olma insanın kendi tasarrufları da dâhil çevresinde olan biteni anlaması, anlamlandırması ve olan bitene karşı kabul edilebilir bir tavır almasıdır. Bir tür ‘uyanık olma’, ‘kendinde olma’ olarak da açıklanabilir.[2] Bu durumda ‘Mali Bilinç’, mali ilişkilerin öznesi kişi ve kurumların tarafı oldukları mali iş, işlem ve olayları neden sonuç boyutlarıyla anlamaları, anlamlandırmaları ve bunlara karşı gerekli tutum ve davranışları sergilemeleridir.
Mali ilişkilerin temel öznesi insan, diğer bir ifadeyle bireydir. Bireyin, yaşamını sürdürebilmesi onun zorunlu ihtiyaçlarını karşılamasına bağlıdır. Aksi halde yaşamı tehlikeye girer, en azından yaşam kalitesi düşer. Beslenmek için gerekli gıda ürünleri, giyinme, barınma, korunma gibi temel/zorunlu ihtiyaçlarını temin edemeyen bir bireyin yaşayacaklarını kestirmek zor değildir.
Bireyin ihtiyaçlarının bir kısmı toplumsal nitelikli olmaları nedeniyle kamu sektörü tarafından karşılanır.[3] Kalan önemli bir kısmı ise bireyin kendi geliriyle serbest piyasadan temin ettiği özel nitelikli/kişisel mal ve hizmetlerdir.[4] Bu temin sürecinin yürütülebilmesi ve sürdürülebilir olması için birey, gelir-gider denklemini sağlıklı kurmak zorundadır. Bunun için de kendi bireysel bütçesini oluşturmalı; günlük, haftalık, aylık ve yıllık dönemler itibariyle bütçesinin fazla vermesine, fazla vermiyorsa, hiç olmazsa denk olmasına çaba harcamalıdır. Bütçesinin açık vermesi durumunda ne denli zorluklar yaşayacağını ve bunlardan nasıl kurtulacağını inceden inceye düşünmelidir.
Bireyin/gerçek kişinin[5], mali ilişkilerin öznesi olmak münasebetiyle mali hukuk ve maliye yazınındaki sıfatı ‘Vergi Mükellefi’dir.[6] Bu sıfatı nedeniyle birey/gerçek kişi, sahip olduğu gelir/ler/i, servet/ler/i ve yaptığı harcamaları üzerinden devlete vergi ödemek zorundadır. Ayrıca şartların oluşması halinde kendisinden harç, resim, şerefiye, fon, ceza vb. adlarla tahsilat yapılabilmektedir.
Hangi ad altında alınırsa alınsın, devletin bireyden yaptığı tahsilatlar (Nakit/para olarak alınır), bireyin bütçesinin gider kalemine eklenir. Yapmış olduğu faaliyet/ler/inden ve sahip olduğu servet unsurlarından veya bunların kiralanmasından elde ettiği kazanç ve iratlar[7] ile varsa arızî olarak elde ettiği paralar[8] ise gelir kalemlerini oluşturur.
Vergi mükellefi olmayan bir bireyin, diyelim ki bir öğrencinin de gelirleri ve giderleri vardır. Öğrenci olmak vergi mükellefi olmayı engelleyen bir durum olmamakla birlikte genellikle öğrenciler gelir getirici bir uğraşa sahip olmadıklarından gelirleri, ailelerinin kendilerine aktardıkları paralar ile varsa burs veren kuruluşlardan burs ya da yardım adı altında aldıkları paralardan oluşur. Giderleri ise ihtiyaçlarını karşılamak için satın aldıkları mal ve hizmetlerin bedelleri ile bu bedellerin içerisinde ödedikleri KDV (Katma Değer Vergisi), ÖTV (Özel Tüketim Vergisi) gibi harcama vergileridir.
İster vergi mükellefi olsun isterse de olmasın bir bireyin yukarıda açıklanan gelir – gider süreçlerini sürdürülebilir bir tarzda sevk ve idare etmesi onun mali bilinç düzeyiyle doğru orantılıdır. Bu nedenle ailede başlamak üzere ilk, orta ve lise tahsilinde, her aşamanın gerektirdiği pedagojik formasyon da dikkate alınarak bireyin mali bilgi düzeyinin arttırılması yönünde adımlar atılmalıdır. Mali bilgi düzeyinin artışı doğal olarak mali bilinci geliştirecek, o da uygulamada bireyin ekonomik ve mali ilişkilerini istenildiği seviyede yönetmesine neden olacaktır.
[1] Türk Dil Kurumu, ‘Bilinç’ kelimesi, https://sozluk.gov.tr/, Erişim Tarihi:25.09.2022
[2] Tıbbî açıdan bir kişinin bilinçli olduğuna “Konuşabiliyor mu, konuşabiliyorsa söyledikleri anlamlı mı? Zaman ve mekânın farkında mı? Gözleri açık mı? Açık değilse, ona bir şeyler söylendiğinde açılıyor mu? Kendiliğinden ve isteyerek hareket ediyor mu veya en azından kendisinden hareket etmesi istendiğinde bu isteği yerine getirebiliyor mu? gibi sorulara olumlu cevap vermesi halinde kanaat getirilir. Bakınız Adam Zeman, 2006, Bilinç Kullanım Kılavuzu, (Çeviren: Gürol Koca) Metis Yayınları, İstanbul, s.38.
[3] Toplumsal Mal ve Hizmetler için kişisel talep söz konusu olmadığından, bu tip mal ve hizmetler serbest piyasa ilkesine göre üretilmez. Bu yüzden kamu sektörü/devlet tarafından üretilirler ve kamu gelirleriyle finanse edilirler. Bakınız Osman Pehlivan, 2022, Kamu Maliyesi, Celepler Matbaacılık, Trabzon, s. 27
[4] Özel ya da Kişisel Mal ve Hizmetler, kişisel talebe konu olan; yemek, içmek, giyinmek, barınmak gibi ihtiyaçları karşılayan mal ve hizmetlerdir. Bu tip mal ve hizmetler serbest piyasa ilkesine göre, kişisel talep miktarı ölçüsünde üretilir. Osman Pehlivan, a. g. e. , s. 27
[5] Burada gerçek kişi kavramı hukuki anlamıyla ele alınmıştır. Türk Medeni Kanunu’nun hak ehliyetini düzenleyen 8. maddesi çerçevesinde “Hukuk düzeninin sınırları içinde, haklara ve borçlara ehil olmada eşit kabul edilen insanları” ifade eder. Bakınız 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu, 8.madde, https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuatmetin/1.5.4721.pdf, Erişim Tarihi:21.10.2022
[6] Vergi Usul Kanunu’na göre vergi mükellefi “Vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu terettüp eden gerçek veya tüzel kişidir.” Bakınız 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu, 8.Madde, https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuatmetin/1.4.213.pdf, Erişim Tarihi:21.10.2022
[7] Kazanç, emek ve sermayenin ortak kullanılması sonucunda elde edilen gelirler (Ticari kazanç, Zirai kazanç gibi); kazanç ise sermaye unsurların kiraya verilmesinden elde edilen gelirlerdir (Faiz, kira, katılım payı, nema, temettü ve benzeri).
[8] Arızî olarak elde edilen gelirler Net Artış Teorisi’ne göre üretim faktörlerinin karşılıklarının (Ücret, Faiz, Rant, Kâr) yanı sıra sürekliliği olmayan gelirlerdir (Piyango geliri, Spor Toto-Loto geliri, At yarışı ikramiyesi, bağış yoluyla edinilen gelirler gibi). Bakınız Osman Pehlivan, a. g. e. , s. 123