728 x 90

Batı Yakasında Değişen Bir Şey Yok

Batı Yakasında Değişen Bir Şey Yok

Batı Yakasında Değişen Bir Şey Yok

Hariciyecilerimizin durumuna oldubitti çok üzülmüşümdür. Mesleki anlamda ömürleri, sahte davranışları içselleştiren ülke, kurum ve kişilerle uğraşmakla, müzakere etmekle geçiyor. Ülkemize ve milletimize duydukları nefret paçalarından akan toplumların temsilcileriyle, müttefiklerimizmiş gibi muhatap olmak ve bu samimiyetsiz durumla baş etmek zorunda kalmak her yiğidin harcı olmasa gerek.

Eskiden bu türden ikiyüzlülükler kapalı kapılar arkasından yapılırmış. Şimdilerde gözümüzün içine baka baka yapmaya başladılar. Pervasızlık diz boyu. Dünyadaki birçok kötülüğün baş faili kabul ettiğim sözde müttefikimiz ABD’nin ülkemizin varlığına kast eden birçok terör örgütünü nasıl açıktan desteklediğini görmemek için kör olmak bile mazeret sayılamaz hâle geldi. Avrupa’nın emperyalist ülkelerini de bu şer kümesine rahatlıkla dâhil edebilirsiniz.

Aslında yazımızın başlığında da belirttiğimiz gibi bütün bu yaşananlar içinde bulunduğumuz zamana has konular değil. Bundan bir asır önce de şer ittifakının temsilcilerinin hedefleri aynıydı. Türkiye Yazarlar Birliği Vakfı Mehmet Âkif Ersoy Araştırmaları Merkezi yayınlarından çıkan “Mehmet Âkif Millî Mücadele ve İstiklâl Marşı” adlı eserde paylaşılan bilgiler konuya ne kadar hâkim olursak olalım insanı sarsacak cinsten:

“Âkif’in şiir içinde İslâm âleminin perîşan manzarası hakkında bir vaize söylettiği sözler ve ardından edilen duâ, 1920 yılında Kastamonu’da Nasrullah Camiinde neredeyse aynıyla tekrarlanacaktır. Bu sefer vâiz kürsüsünde Mehmet Âkif Ersoy vardır. Vaaz boyunca Âkif, gayrı Müslimlerin tek bir millet olduğunu, Almanlarla ittifakımız esnasında Kudüs elimizden çıktığında Avusturya’da Hıristiyanların mutluluk gösterileri yaptıklarını anlatır. İngilizlerin, Fransızların İslâm ülkelerindeki sömürgelerinde yaptıkları zulümleri tek tek sıralayan Âkif, Hıristiyan dünyanın dost edinilemeyeceğini vurgular. Bu sebeple bir an evvel düşmanı yurdumuzdan atmalıyız, der; çünkü vaktiyle kan dökemeyen, mücadele edemeyen milletler, sömürenleri elinde tüm geleceklerini kaybetmişlerdir. Bir olunmalı ve tüm Müslümanlar birbirlerine sarılmalıdırlar; ayrıca mazlum İslâm âlemi hâlâ bizden bir şeyler beklemektedir”[İ] diye de ilave eder İstiklal Marşımızın şairi.

Savaşta aynı safta olduğumuz müttefiklerimiz (!) bile İslam coğrafyasının en önemli merkezlerinden birisi olan gözbebeğimiz Kudüs’ün karşı taraftan olsa bile aynı dine mensup olanlarca işgal edilmesini ne kadar da hararetle alkışlıyorlar görüyor musunuz?

Bütün bu yaşananların adına diplomasi diyenler çıkacaktır. Hatta ilmi siyaset diye açıklayanlara da rastlanılabilinir. Benim gibi dertli ve gönlüyle düşünen insanlar için ise uygulamaya konan bu senaryonun tek bir açıklaması vardır: Alçaklık ve hainlik.

Zaman bölücülüğe neden olacak her türlü ihtilaf konusunu elimizin tersiyle itip, safları her zamankinden çok daha sık tutma zamanıdır.

Ve zaman, Süleyman Çobanoğlu’nun: “Türkler gerçekten Türk olmadan Türklerin etrafındaki hiç kimse özgür olamaz” sözüne kulak kabartma zamanıdır.

[İ] Ercan Yıldırım, Mehmet Âkif Millî Mücadele ve İstiklâl Marşı, TYB Vakfı Mehmet Âkif Ersoy Araştırmaları Merkezi Yayınları: 6, Ankara, Aralık 2011, s.206