Güzel Okunan Bir Ezan Bütün Bunları Yapabilir mi?
Bu sıralar Prof. Dr. Mustafa Kara hocanın “Bu Son Fasıldır Ey Ömrüm” adlı eserini okuyorum. Kitabın 371. sayfasından itibaren “ezan” bahsine geçilince zihnimde kısa zaman öncesine ait bir yaşanmışlık belirdi.
Bir, bir buçuk ay önceydi zannediyorum. Yatsı namazının okunmasını beklerken mutadımız olduğu üzere eşim Kur’an-ı Kerim okurken bendeniz de o sırada okuduğum kitabın sayfalarını tavaf etmekle meşguldüm.
Vakit girdi ve Ezanı Muhammedî okunmaya başladı. Her akşam tanıklık edilen güzel anlar. Ama bu seferkinde bir başkalık olduğunu fark etmemiz için çok zaman geçmedi.
Mest olduk dostlar. Kelimenin tam anlamıyla mest olduk. Okunan ezanı soluksuz dinledik ve bitişini müteakip eşimle göz göze geldik. “Biz ne yaşadık böyle?” dercesine.
“Pişmanlığın fayda vermediği yerde pişman olmamak gerekir” sözünü çok severim. Öğrencilerime de hiçbir işi ertelememelerini salık veririm. Peki ben bu ezanı okuyan kişinin kim olduğunu ertesi gün neden il müftülüğüne sorup öğrenmedim? Bize böylesine bir ziyafet sunan değerli insana teşekkürlerimi iletmek noktasında neden tembel ve duyarsız davrandım?
Sonrasında bir şey hatırladım. Bu güzel yaşanmışlığın ertesi günü Kocatepe gazetesinin yazarı, değerli kardeşim, güzel insan Murat Arısoy ile bu bahis üzerine onun ezanı kayda alıp, sosyal medyada yaptığı; “Afyon’da yatsı ezanı… O ne güzel okumaktır…” https://x.com/mrtarsy/status/1955341524704637030 paylaşımı üzerine konuştuğumu hatırladım. Erinmedim, sosyal medya hesabını araştırdım ve tarihe ulaşıp not ettim: 12 Ağustos 2025 Salı gecesi.
Güzel dinimiz İslam yeni ve harikulade bir medeniyet inşâ etmiştir. Ve biz biliriz ki medeniyet inşâsı için, kurallar ve ahlâkın yanında estetiğe de ihtiyaç vardır. Kötünün yanında iyiyi, çirkinin karşısında güzelin tarafında olunmalıdır. Ezan da güzel okunmalıdır. İçten, güzel ve dokunaklı. Sırf bu nedenle olsa gerek yıllardır Üniversitemizin Devlet Konservatuarında görev yapan hepsi birbirinden değerli olan hoca arkadaşlarımızdan ilgili olanların, müezzinlerimize güzel ve makamıyla ezan okuması noktasında eğitim vermesini diler dururum.
Ezanın; bu topraklarda, sonrasında kılınacak olan namaza dahil olmayanlar için bile ne kadar önemli olduğunu bilenlerdenim. Benim milletim ezana hürmet gösterir. Okunmaya başladığında müzik sesini kapatır, kendine çeki düzen verir.
1932 yılında ezanın okunuşu orijinal halinden koparılmış ve necip milletin büyük bir bölümü mahsun olmuştur. İktidara gelen Menderes hükümeti 16 Haziran 1950 tarihinde yaptığı kanun değişikliği ile bu tatsız uygulamaya son vermiştir. Söz konusu tarihin Ramazan ayının arifesi olması bu mübarek aya daha büyük bir coşkuyla girilmesine vesile olmuştur.
Kadim kültürümüzle temas ettiğimizde beş vakit ezanın her birinin farklı makamlarda okunduğu biliyoruz. Elbette ki bağlayıcı olmamakla birlikte; Sabah ezanı saba, öğle uşşak, ikindi rast, akşam segah, yatsı hicaz makamında okunur.
Kutsal mekanları ziyarete gelen turistlere büyük bir şevk ile yukarıda sıralanan makamların her biriyle ezan okuyan ve bir nevi tebliğde bulunan Bursa Yeşil camii müezzini Recep Uyar hocayı da bu yazı vesilesiyle rahmetle analım. https://www.youtube.com/watch?v=CMiT7gClr6c
Ve naçizane sorularımızı sıralayalım:
Sabah ezanıyla birlikte bu millet rızkını kazanmak, üretmek adına güne daha zinde ve motive başlayabilir mi?
Öğle ezanıyla çarşılarımız bereketlenebilir mi? Öğrencilerimizin zihni daha berrak çalışabilir mi? İşçilerimiz daha yüksek bir şevkle çalışabilir mi?
İkindi ezanına candan kulak veren bir millet üzerindeki miskinlikten sıyrılabilir mi? Kendisini gün içinde yenileyebilir mi?
Akşam ezanının kuşatıcılığı gecenin getireceği kötülüklerden bu toplumu koruyabilir mi? Belaları defedebilir mi?
Yatsı ezanıyla günün bütün yorgunluğunu atılabilir mi? Başlar, yastığa huzur içinde teslim edilebilir mi?
Yazımızı noktalayıp, vesselam demeden hemen önce; “ezana bu kadar anlam yüklemek doğru mu?” diye soranlara da cevabımızı verelim: 15 Temmuz 2016 hain darbe teşebbüsünün püskürtülmesine o gece yarısı okunan salaların etkisini unutmuş olamazsınız.
Bu hasbihali bitirirken bile zihnimden bir türlü silemediğim o soru:
Sâhi Afyonkarahisar’da o gece yatsı ezanını kim okudu?