728 x 90

Deprem ve Ölümün Hatırlattıkları

Deprem ve Ölümün Hatırlattıkları

Deprem ve Ölümün Hatırlattıkları

Yerkürede şiddetli bir sarsıntının insan psikolojisi üzerinde meydana getirdiği etki merak edilecek cinsten. İnsanların, ölümün sıcak nefesini enselerinde hissediyor olmalarından kaynaklansa gerek. Yoksa bir an içerisinde bile o kadar çok deprem oluyor ki, şiddetlerinin hissedilebilir seviyede olmamasından ötürü hiç farkında bile olunmuyor. Bu farkında ol/a/mayış hayatı rutinleştirirken, ölümü olağanüstü hale getirir. Hâlbuki her canlı için yaşam ne kadar olağan ve doğalsa ölüm de en az o kadar olağan ve doğaldır.

Güneşin doğudan doğup batıdan batması, geceyi gündüzün takip etmesi, annenin çocuğunu doğurması, atın atlığını, itin itliğini yapması, gülün kokması, dalından kopan elmanın yere düşmesi, burnun koku alması, dilin tatması, gözün görmesi bir depremden daha mı az tesirlidir, ölümü hatırlamak ya da hatırlatmak bakımından? Nereden bakıldığına bağlı değil mi? İnsana, eşyaya, dünyaya, yaşama, yaşam sürecinde ilişkilere yüklenilen anlamlarla alakalı.

Aslında yaşam, “Ölmeden önce ölme”[1] sırrına vakıf olunan bir zaman aralığı olarak özümsendiği takdirde ölüm de pek tabii Mevlana Celaleddin-i Rûmî’nin tasvir ettiği üzere Sevgiliyle buluşulduğu kutlu bir düğün merasimine dönüşür. Öyle ki bu vuslatta ölen tendir, can/ruh ise ölümsüzdür. Aksine ölüm, yaşamı, hayvani ve bayağı arzuların tatmini süreci olarak gören ve sürdüren kimseler için ise bir sondur, yok olmadır; bundan dolayı da bir heyula misali ürkütücüdür.

Ne kadar yakın olsa bile insan, ölümü kendisine yakıştırmaz. Deprem ve benzeri ölüme neden olabilecek olağan dışı durumlar, şok etkisi gibi ölüm hakikatini insanın gözüne sokar. O süreçte ve sağ kalınmışsa sonrasında şu veya bu nedenle kulak arkası edilmiş olan ne varsa ciddiyetle muhasebe edilir. Çünkü yaşamın pamuk ipliğine bağlı olduğu, hiç beklenmedik bir anda sonlanabileceği ve bu gerçekliğin istisnasız herkes için geçerli olduğu anlaşılmıştır artık.

Deprem, ha bugün başlarız ha yarın başlarız diye hep ertelenen işlerin miladı olur, icraata başlanır bile. Maalesef bir süre sonra, özellikle de yerkürenin eski dingin haline dönmesi, yani rutinine avdet etmesi, sözlerin yine unutulmasına neden olur. Hiç terk etmemek iddiasıyla başlanan eylemler önce ağır gelerek aksatılır, belli bir süre sonra da terk edilir. Vadeleri belirsiz ileri tarihlere ötelenir.

Can yakıcı soru, verilen sözlerin, başlanan eylemlerin niçin unutulduğu, terk edildiğidir?

Sarsıntıların son bulmasıyla ölüm riskinin azalması bir gerekçe olabilir. Nefsanî ve de şeytanî ilişkilerin cazibesi, ölümün hatırlattığı gerçekleri ve gereklerini es geçmenin önemli bir diğer nedeni olarak düşünülebilir. Hangi nedenle olursa olsun çoğu insan için gerçeklik, ölümün ve sonrasındaki hesabın unutulmasıdır. İşin, aşın, eşin, isteklerin, arzuların, ihtirasların anaforunda boğulup gidilmesidir.

İster deprem, isterse de başka bir vesileyle gelecek olsun, ölümün insan psikolojisi üzerindeki etkisinin makul seviyede tutulabilmesinin sırrı insanın, yaşamı boyunca tüm tasarruflarını, mutlak güç olan Allah’ın (cc) iradesiyle (Tabii tercihi bu yöndeyse) uyumlu hale getirebilme becerisinde gizlidir. Ancak bu sayede sıradanlıktan kurtulmak mümkün olabilir. Ölmeden önce ölmek başarılır, ağlayarak gelinen dünyadan gülerek gidilir.

Ölümün ne zaman, nerede, nasıl gerçekleşeceğinin belirsizliği; bütün farklılıklara karşı uzaklığının herkese eşit oluşu Necip Fazıl Kısakürek’in mürşidi Seyyid Abdülhâkim Arvâsi’nin[2] olduça manidar şu sözünü sürekli hatırda tutmayı gerektiriyor: “Allah’a malik olan neden mahrumdur, Allah’tan mahrum olan da neye malik?”

Kafa yormaya değer…

 

 

 

Not: Bu yazı 20.10.2020 tarihindeki İzmir’de yaşanan deprem nedeniyle “Depremin Sırrı” başlığıyla kaleme aldığımız yazının değişiklikler yapılmış halidir. Bu vesileyle 06.02.2023 tarihinde meydana gelen ve 11 ilimizde yaşanan depremlerde vefat edenlerimize Allah (cc)’tan rahmet, yaralılarımıza şifa, yakınlarına ve milletimize sabır niyaz ediyoruz.

 

[1] Bu sözün ayrıntılı anlamı için İslam ve İhsan, 18.11.2020, Ölmeden Önce Ölünüz Ne Demek? Nasıl Anlamalıyız? , https://www.islamveihsan.com/olmeden-once-olunuz-ne-demek-nasil-anlamaliyiz.html, Erişim Tarihi: 06.03.2023

[2] Seyyid Abdülhâkim Arvâsî’nin biyografisi hakkında bakınız Nihat Azamat,1988, Abdülhâkim Arvâsi, İslam Ansiklopedisi, Türkiye Diyanet Vakfı, Cilt 1, s. 211-212, https://islamansiklopedisi.org.tr/abdulhakim-arvasi, Erişim Tarihi: 06.03.2023

Recep TEMEL
ADMINISTRATOR
PROFILE