“Zübde-i âlem” vasfı dolayısıyla insan, hayatın merkezindedir. İnsan bu merkeziyetçi konumunu diğer canlılarla kurduğu/kurabildiği nitelikli ilişki nispetinde güçlendirir, kıymetlendirir. Ne var ki insanın, hayatı boyunca birçok insanla ilişkisi olmasına rağmen bu ilişkilerden “dostluk” düzeyine eriştirebildiklerinin sayısı son derece sınırlıdır.
Neden böyledir? Niçin birçok arkadaşımız olabildiği halde o kadar sayıda dostumuz olamamaktadır? Dost olunan, dostum denilen insanlarla hangi zeminde bir ilişki kurulmaktadır? Hatta dostluk olarak nitelenen bir ilişkinin dünyeviliği aşarak uhrevî bir mahiyete dönüşmesini sağlayan sebepler nelerdir?
İnsanın insanla, insani bir vasatta, insanî değerler ve gayeler üzerine inşa ettiği zemin, aslında “Dost Mahfili”nin de üzerine inşa edilmesi düşünülen zemindir. Yukarıdaki sorular bizce bu minvalde oldukça anlamlıdır ve her boyutuyla üzerinde durulmayı hak etmektedir.
Ayrıca her şeyin nicelik itibariyle kıymetlendirildiği zamanımızda “dostluk” her zamankinden daha fazla bir öneme sahiptir. Bu önem dostluğun kıymetini bilenlere, “dostluk” muhtevasındaki ilişkilere dikkat çekmeyi keyfî bir tasarruftan öte bir mecburiyete de dönüştürmektedir.
İşte “Dost Mahfili” böylesine bir mecburiyet hissiyatının somutlaşmış halidir. Gayret bizden tevfik Allah(cc)’tan.