Mithatpaşa Lisesi ve Sekizinci Kitap
Ben Samsun Mithatpaşa Lisesi mezunuyum. Samsun’un en eski orta dereceli okulu olarak kabul edilen 93 yıllık çınardan mezunum. 1986 yılında mezun olduğum okulumu benim için özel kılan başat neden ise elbette eğitimcileri, öğretmenlerim.
Otuz üç yıl sonra geçmişe dönüp şöyle bir baktığımda ne kadar değerli insanların eline teslim edildiğimizle tekrar tekrar yüzleşiyor ve bu değerli insanlara duyduğum minnettarlığım her geçen gün katlanarak artıyor. Tüm öğretmenlerime şükran borçluyum ama Türkçe ve Edebiyat derslerimi yürütenlerin gönlümdeki yeri her zaman çok daha özel. Neden mi? Anlatayım:
Benim Türkçe ve Edebiyat dersimi yürüten hocalarımın; kitapları, denemeleri, şiirleri, tiyatro eserleri, gazete makaleleri vardı. Üstelik o günlerde yazılı ve görsel medya bu günkü kadar yaygın da değildi. Sosyal medyanın nasıl bir şey olacağı ile ilgili herhangi bir fikir kırıntısına sahip değildik.
Hasan Köse, Züleyha Taşkıran, Şule Coşkun, Sıtkı Çağlayan o dönemden isimleri aklımda kalan öğretmenlerim. İsmini hatırlayamadıklarım ne olur beni bağışlasınlar. İçlerinde vefat edenler varsa -ki maalesef var- Allah rahmet eylesin. Yaşayanlara ise uzun, hayırlı ve sağlıklı ömürler diliyor, hürmetle ellerinden öpüyorum.
Bizlere; yazdıkları tiyatro eserlerini sahneye koydurup, izleyenlerin karşısında dakikalarca ayakta alkışlanmamızı sağlayan insanlar bu eğitimcilerdi. Bu yetmezmiş gibi büyük bir özen ile tertipledikleri münazaralar yoluyla hem zihnimizi geliştirdiler hem de gelecekte büyük kalabalıklar karşısında rahat konuşmamıza zemin hazırladılar. Bizlere özgüven aşıladılar. Bu gün hasbelkader yazı ile bir temasımız varsa bunun alt yapısı hocalarımızın bizlere kazandırdığı kompozisyon eğitimleri sayesinde oluşmuştur. Bizim nesilden şiire karşı bir ilgi ve hürmet geliştiyse bunu Hasan Köse hocamıza borçluyuz. Ben, onun kadar güzel ve içten “Fahriye Abla” şiiri okuyana bu yaşıma geldim hâlâ rast gelmedim.
Bu mümtaz insanlardan ve onların bizlere kazandırdıklarından bahis açmamın elbette bir nedeni var. Bu değerli hocalar sayesindedir ki bu gün sekizinci kitabımın yayımlanmasına şahitlik ettim. “Meslek Ahlakı” adlı kitap bu gün yayımlandı.
Bağrından çıktığım topluma yayımladığım kitaplar yoluyla hizmet etmeye başlayalı tam on yıl oldu. “Hayat Kaybedeni Olmayan Bir Oyun Kurmaktır” adlı eserimizin okuyucusuyla buluştuğu tarih 2009 dur. Hemen sonrasında 2010 yılında “Yazılar Yazgılar Gibidir Silinmez” çıktı sahneye. 2012 yılında yayımlanan “Beyaz Yazıları”, “Seçkiler” adlı eserimiz 2014 yılında takip etti. “Sorunlu Çemberler” 2015 yılında okuyucusu ile buluştuktan sonra “Gölgesi Yaşadığı Topraklara Uzun Düşen İnsanlar” ve “Şimal Yıldızı Yazıları” 2016 yılının bereketiyle bir biri ardına yayımlandı.
Sizlere bu gün doğumunu müjdelediğim “Meslek Ahlâkı” adlı eserin çıkış fikri o tarihlere kadar dayanır. Bu demek oluyor ki mecburi duraksamalarla birlikte üç yıldır bu son eser için okumalar yaptık, düşündük, yazdık, çizdik, sildik, istişare ettik, tartıştık ve hamdolsun bu günlere geldik.
Meslek Ahlâkı adlı eser benim için birçok ilki de bünyesinde barındırıyor. Mesela; ilk defa bir meslektaşımla ortak bir kitap kaleme aldım. Meslek Ahlâkı, çift yazarlı bir eser. Çift dediğime bakmayın Türkiye, Azerbaycan kardeşliği tanımlanırken kullanılan “iki devlet, tek millet” saptaması bizim için de geçerli. Dr. Recep Temel benim otuz beş yıllık dostum, kardeşim. Onunla bir eserin üzerinde ortak imzamızın bulunması benim için büyük bir onur.
İlklerden ikincisi, uzun yıllardır bu ülke ve millet için serdengeçti misali ter döken bir avuç vatan sevdalısının vücuda getirdiği Alperen Eğitim ve Kültür Merkezinin yayımladığı ilk kitap olması. O çatı altında Allah rızası dışında hiçbir amaç gütmeyen, canla başla çalışan fedakâr gönüldaşlarımı da bu vesileyle hayranlıkla selamlıyorum.
Bir diğer önemli konu ise bu eserin başlı başına insanlığın bu gün yaşadığı büyük buhranı çözebilecek ender merhemlerden birisine yani ahlâk konusuna ayrılmış olmasında gizlidir. Toplumun tamamına hitap eden, rahat okunan bir eser vücuda getirdiğimizi iddia edebilirim.
Bu köşenin takipçileri eserimizin bazı bölümleriyle, yazılarımız vesilesiyle zaman içinde temas edecekler. Eserin kendisine sahip olmak isteyenler ise yazının sonunda açık adresini paylaşacağım Alperen Eğitim ve Kültür Merkezinden temin edebilirler.
Yazımızı bütün kitaplarımın sonunda tekrarladığım ifadelerle nihayetlendirelim:
Yazdığım hiçbir şeyin bu ülkenin mert ve çalışkan insanlarının bir damla alın terinden daha değerli olmadığının bilincinde, ülkemin güzel insanlarını çoğalan sevgi ve hayranlığımla selamlıyorum.
Sürçü lisan ettikse affola…